Kayıtlar

Eylül, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

EY PİR! KALK KURTAR

Yunanlılar Bursa'yı işgal ettiğinde "Pir Emir" isimli zatın türbesine bakan türbedar, mezarın başına giderek, bastonu ile sandukaya vurarak : -Ey pir,Bursa işgal edildi, kalk kurtar! der O gece rüyasında Pir Emir'i gören türbedara Emir : - Be hey gafil, vatanı düşmandan kurtarmak, ölülerin değil, dirilerin hakkıdır der ve okkalı bir tokat atar. Türbedar uyandığında tokatın acısı hala geçmemiştir.

DOSTLUĞUN ÖLÇÜSÜ

Şemsi Tebrizi ve Mevlana Celaleddin Rumi iki büyük dosttur. Aralarındaki dostluk asırları aşarak günümüze kadar ulaştı. Gerçek dostluğun ne olduğuna dair kıymetli ölçüler verdi. Çeşitli defalar ayrıldılar, kavuştular. Ayrılığın acısını, kavuşmanın sevincini yaşadılar. Bir gün Şems Tebriz'dedir.  Bir Yahudi koşarak gelir ve bağırır : - Müjde ! Mevlana geliyor. Şems mütebessim. Hemen bütün varını yoğunu yahudiye bağışlar.  Yahudi gittikten sonra olaya şahid olan birisi Şems'e : - Bu yahudi seni aldattı. Yolda kimse yok, Mevlana gelmiyor der. Şems tebessümünü bozmaz ve dostluğun o müthiş ölçüsünü verir : -Biliyorum. Bu sözün yalanına malımı mülkümü verdim. Doğru olsaydı canımı vermem gerekirdi.

KOLTUK DEĞNEĞİNDEN DÜNYA REKORLARINA

KOLTUK DEĞNEĞİNDEN DÜNYA REKORLARINA Seneler önce Amerika'nın Kansas eyaletindeki Elkhart kasabasında iki kardeş aynı okulda çalışıyorlardı, işleri ise her sabah binadaki büyük sobaları tutuşturmaktı. Soğuk bir kış günü, iki kardeş bir sobayı temizleyip içini çalı-çırpı ve odunla doldurdular, iki kardeşten biri, sobanın içindekilere gaz döktü ve ateşledi. Fakat ateşlemeyle birlikte dehşetli bir patlama oldu ve eski okul binası yıkıldı, iki kardeşten büyüğü de bu patlamada hayatını kaybetti. Diğerinin ise ayakları son derece kötü bir şekilde yanmıştı. Doktor, çocuğun bacağının birinin kesilmesinden başka çare göremedi. Çocuğun ebeveynleri perişan bir halde idiler. Bir çocukları patlamada ölmüş, ikincisi de bir bacağını kaybedecekti. Doktordan, biraz beklemesini istediler. Doktor razı oldu. Anne-baba her gün, doktordan ameliyatı geciktirmesini istiyor ve çocuklarının iyileşmesi İçin Allah'a dua dua yalvarıyorlardı. İki ay böyle geçti; ebeveynler ve doktor hemen her gün çocuğun ay...

KIZ KULESİ TARİHİ

Resim
KIZ KULESİ TARİHİ İstanbul'un sembolü olan Kız Kulesi, Boğaz girişindeki kayalık üzerine kurulmuş küçük, şirin bir kuledir. Tarih içinde gözetleme kulesi, deniz feneri olarak kullanılan kule günümüzde turizme tahsis edilmiştir.  Batı kaynakları burayı sevgilisi Hera'ya kavuşmak için yüzerken boğulan Leander'in kulesi olarak tanıtır.  Bir diğer hikayeye göre de burası, kızının yılan tarafindan sokulacağını rüyalarında gören İmparatorun, emniyette olması için genç kızı yerleştirdiği kule idi. Meyve sepeti içinde gelen yılan trajediye sebep olur.  Yılan ve kahin Roma İmparatorluğu’nun krallarından biri kız çocuk istiyordur ve bunu için İmparatorluğun en alim kahinin kapısını çalar. Kahin, krala bir kızı olacağını ama kız 18 yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak vefat edeceğini söyler. Bunun üzerine yıllar sonra kız bebeği dünyaya gelen kral kahinin öngörülerinden çekinerek denizin ortasına bir kule yaptırır ve kızını bu kuleye kapatır. Ne var ki prenses 18 yaşına ...

Zorbanın Balozu (Kötü şöhretli meyhane)

Zorbanın Balozu  19. yüzyılın  sonlarında  İstanbul, Tophane 'deki  Arkadi Sokağı 'nın tam arkasında bulunan kötü şöhretli meyhane. Önceleri  Sakallı Yorgi 'nin balozuyken el değiştirince Zorbanın Balozu adını aldı.  Sermet Muhtar Alus  bu adın nereden geldiğini şöyle anlatıyor:  " Meyhaneye bitişik köşe sarraftı. Sakallı Yorgi sarrafa borçlanmıştı. İflas edince sarraf balozu aldı, üç-beş yosma koyup ecnebileri buraya çekti, idaresini de Şişman Virjin'e bıraktı. Sarraf yaşlıydı fakat çakaldı, kırılmış kadehleri, tabakları bir çuvala koyup dangalakça birini gördü mü kırdın, döktün, şu kadar borcun var diyerek, garsonları üstüne salardı. Zorba denmesi bu yüzdendi. Uğursuz yerin sonradan içinde otuzdan fazla kişiyle yanıp kül olduğunu duyduk. "  Sermet Muhtar Alus İstanbul Kazan Ben Kepçe  Kaynak : Rakı Ansiklopedisi  Zurna  : Argoda sarhoş.

Zurna Yakısı (Zurna gibi bir kafaya denk)

Zurna Yakısı Zurna gibi bir kafaya denk düşen bir mübalağayla anlatılmış bu hikâyeyi, Ahmet Rasim' in yaşadığı bir deneyimden yola çıkarak Salâh Birsel dillendirir: " Biraz sonra da yaşamında ilk kez zurna yakısıyla karşılaşacak. O zurna alayını, zurna krizini bilir ama zurna yakısıyla ilk bu gece zifafa girecek. Oysa bu yakı, hemen her de kolayca elde edilebilir. Yeter ki, elinizin altında kıranta bir sarhoş bulunsun. Adamın başına üç zurnacı diktiniz mi, tamam. Yalnız zurnacılardan biri, sarhoşun sağ kulağına, öbürü de sol kulağına üflemelidir. Üçüncüsü, nasıl olsa ensede bir yer bulur. Ne var, yakının bütünlenmesi için kıranta adamın önünde bir davulla bir çiftenakkarenin de gümbür gümbür gümbürdemesi gerekir. "  Kaynak : Salâh Birsel Boğaziçi Şıngır Mıngır   Züğürt yaylası : Yoksul ayyaşların toplanma yeri.

Hayatınız, Seçtiğiniz Kadındır

Hayatınız, Seçtiğiniz Kadındır Kutsal kitapların anlattığı cennet ve cehennem gibi hayatın da, her birinde ayrı bahçeler, ayrı yangınlar, ayrı ateşler, ayrı ıstıraplar, ayrı sevinçler, ayrı çiçekler bulunan çeşitli katlara ayrıldığına, Babil'in asma bahçeleri gibi teras teras yükselen hayatın hangi katında duruyorsanız, yaşayacaklarınızın da durduğunuz yere göre belirleneceğine inanırım ben. Eğer bir erkek, sevgisinin peşine düşen Dante'nin cenneti ve cehennemi dolaşması gibi hayatın çeşitli katları arasında dolaşmak, bir terastan bir başka terasa geçmek isterse mutlaka kendine yol gösterecek bir kadına ihtiyacı vardır; belki yanılıyorum, ama bana öyle geliyor ki, bir erkek, bir kadının yardımı olmadan, bulunduğu bahçeden bir başka bahçeye, içinde kavrulduğu yangından bir başka yangına tek başına geçemez. Bir erkeğin düşünsel yeteneği, estetik birikimleri ne olursa olsun, hayatta durduğu kat, içine doğduğu kattır, tanıdığı ilk kadının, annesinin onu bıraktığı kat. Giyim zevkini...