Batum'dan Sıradan Bir Kadına

Sıra dışı kadınları hemen fark edersiniz, onları sıradandan ayıran özellikleri, zekâları, güzellikleri, isyankârlıkları, bilgileri, yetenekleri derhal dikkatinizi çeker ve onlar kendilerini sıra dışı yapan özellikleriyle hemen genel bir tanımın içine girerler: Zeki kadın, güzel kadın, yetenekli kadın...

Ve çoğunlukla sıra dışı kadınlar birbirlerine benzerler.

Güzel kadınlar diğer güzel kadınlarla, yetenekli kadınlar diğer yetenekli kadınlarla, zeki kadınlar diğer zeki kadınlarla aşağı yukarı ortak özelliklere sahiptir.

Erkeklerin dikkatleri bu sıra dışı kadınlara yöneldiğinden onlar hakkında çok konuşulmuş, çok yazılmış, çok düşünülmüştür.

Onlarla ilgili çok bilgi vardır hafızalarımızda. Tanınması ve anlaşılması en zor gözüken kadınlar, çok fazla merak uyandırdıklarından ve çok incelendiklerinden çabuk tanınır olmuşlardır, duygusal radarlarınız onları hemen saptar, koordinatlarını belirler ve onları bir yere yerleştirir.

Bu yüzden de birçok filmde ve romanda 'tehlikeli' kadınlar olarak gösterilen kadınlar aslında tehlikeli değillerdir.

Çok karmaşık bir bilgisayara benzerler, ama 'prospektüsleri' çok ayrıntılı yazıldığından tuşlarının nerelerde olduğunu rahat bulursunuz.

Ama ya sıradan kadınlar...

îşte onlar başka bir cinstir.

Hepsi birbirine benzer görünüşte; dikkati çekmezler, kimse onlarla fazla ilgilenmemiş, kimse onları tanımaya uğraşmamıştır, haklarındaki bilgi çok azdır. Çok kalabalıktırlar ve büyük bir kalabalığın tanınmayan ve bilinmeyen bir parçası olmanın yarattığı karanlığın arkasında hepsi kendine has ayrı bir hayat ve kişilik geliştirmiştir.

Hayatta aradıkları tatmini kendilerinde bulamamışlardır.

Kendi güzellikleriyle, kendi yetenekleriyle, kendi zekalarıyla tatmin olmamışlardır.

Onlar tatmini yaşamın içinde ararlar ve sıra dışı kadınlara kıyasla çok daha fazla yaşam oburudurlar.

Sıradan kadınların hepsine aynı anda baktığınızda bir sığlık görürsünüz, dikkati çekecek bir derinlik yoktur.

Ama onlarla tek tek ilgilenirseniz, mucizelerle karşılaşırsınız.

En azgınca sevişenler onların arasından çıkar; en beklenmedik ihanetlerin tadını çıkaranlar, gizli kalacağına emin olduklarında şehvete kendilerini en rahat bırakanlar onlardır; öfkelerini cinayete kadar vardıracak gözü karalık onlardadır; ruhlarını en zor onlar ele verir. En masum duranından ansızın en şuh kahkahayı duyarsınız.

Kuşkudan en uzak gözükeninin hayatını büyüteç altına aldığınızda karanlık boşluklara rastlarsınız.

Erkeklerle gizli gizli en fazla alay edenler onlardır.

Sıra dışı kadınlar erkekleri genellikle bir 'rakip' gibi gördükleri halde onlar erkekleri zavallı bir 'av' gibi görürler.

Erkeklerle dövüşmezler o yüzden, kendi tuzaklarını kurup sessizce bekleyerek avlarlar onları.

Dövüşecek kadar ciddiye almazlar erkekleri, erkeklerle dövüşen kadınları da o yüzden küçümserler.

Sıra dışı bir kadın bir erkeğe âşık olmadan önce onu yüzlerce 'savaş'tan geçirdiği, zekâsını, yeteneğini, bilgisini çeşitli 'muharebelerle' sınadığı halde sıradan bir kadın öyle sessiz ve masum durur. Sonra birden bir volkan gibi infilak ederek âşık oluverir.

Âşık olmadan seviştiklerinde ise mutlak ve kesin bir şehvet isterler.

Kocalarında şehvet eksikliğini affetseler de 'âşıklarında' şehvet eksikliğini asla affetmezler.

Sıra dışı kadınlar büyük gemiler gibi kendi hayatlarının akıntısı içinde zor ve uzun manevralar yaparken, sıradan kadınlar küçük gemiler gibi kolay manevralarla ve süratle bulurlar yollarını.

Sanırım, erkekleri de sıra dışı kadınlardan daha iyi tanırlar.

Sıra dışı kadınların çoğu dikkatlerinin en azından bir bölümünü kendilerine ve kendi özelliklerine ayırdığı halde sıradan kadınlar bütün dikkatlerini erkeklere yoğunlaştırırlar, her hareketlerini izlerler, usta bir kumarbaz gibi karşısındaki erkeğin davranışlarının ne manaya geldiğini kısa zamanda anlarlar.

Erkeklerin şifrelerini çözmekte çok mahirdirler. Ama onların şifrelerini çözmek o kadar kolay değildir.

Hayatın ve erkeklerin baskısı karşısında kendilerini savunacak güçlü özellikleri olmadığından neredeyse tümüyle bir karanlığın içine saklanarak kendilerini savunmaya alışmışlardır; içine saklandıkları karanlıkta onları görmek ve tanımak çok zorlaşır.

Hattâ bazen kendileri bile kendilerini çok iyi tanıyamaz.

Beklenmedik zamanlarda kendilerini bile şaşırtacak şeyler yapabilirler.

Ettore Scola'nın unutulmaz filmi Özel Bir Gün'de sıradan bir kadın anlatılır.

Sophia Loren'in muhteşem bir oyunla canlandırdığı kadın, dağınık saçları, çökmüş gözleri, bakımsız giysileriyle sıradan kadınların da en sıradanı, hayattan en vazgeçmiş olanıdır. Yaşamdan bir tat almaktan umudunu kesmiş gibidir.

Bunaltıcı ev işleriyle ömrünü tüketmektedir.

Artık sıradan bir kadın olmaktan, hattâ kadın olmaktan bile vazgeçmiştir.

Kendi küçük kozasının içinde 'asabi' bir şekilde yok etmektedir kendini. Almanların Roma'ya girdiği, bütün kentin Alman birliklerini izlemeye koştuğu bir gün, o olup bitene hiç aldırmadan oturduğu binanın çatı katına, yıkadığı çamaşırları asmaya çıkar. Orada, o akşam sürgüne gidecek olan yakışıklı ve hüzünlü bir eşcinsele rastlar.

Filmde, o tek günün içinde, yaşamayı unutmuş asabi bir kadının hayata boş vermiş bir vazgeçmişlikten imkânsız bir aşka nasıl kaydığını izleriz.

Hiçbir kocanın kendisinden kuşkulanmayacağı bir sıradanlık numunesi, olabilecek en sıradan kadın, olağanüstü ve imkânsız bir ilişkinin kahramanına dönüşür.

En sıra dışı kadının bile yaşayamayacağı, yaşamayı aklından bile geçilmeyeceği bir ilişkidir bu.

Ancak en çaresizin, koca bir hayatı küçük bir kozaya hapsedenin, o kozadaki minicik bir delikten bütün hayati boyu biriktirdiklerini püskürtmesi, bir hayatı bir günde yaşamasıdır. Bir hayatı bir günde yaşamak yalnızca sıradan bir kadının yapabileceği bir iştir zaten.

Sıradan kadınları bu kadar esrarengiz yapan da, onların bir hayat boyu biriktirdiklerini nerede, ne zaman, niye yeryüzüne fışkırtacaklarının bilinmemesidir.

Bir yeraltı suyu gibi akar onlar.

Yukardan baktığınızda bir şey göremezsiniz.

Karanlıkta geçer hayadan.

Ve kimseye haber vermeden aniden çıkıverirler toprağın üstüne.

Sonra da bu gizliliğin, sıradanlığın, saklı olmanın olağanüstü keyfini keşfederler. 'Oynak' olmak sıra dışı kadınların sıradan bir fantezisiyken, oynaklık sıradan kadınların sıra dışı bir gerçeği olarak beliriverir.

Sıra dışı bir kadınla bir aşk yaşarken, büyük bir nehirde yüzer gibi, sizi çeken o çağıltılı suyun içinde yüzen ağaç parçalarına, toprağa, kile, taşa rastlarsınız; o büyük nehir sudan başka şeyler de barındırır içinde, ama sıradan bir kadın yeryüzüne çıktığında dokunduğunuz her şey gerçektir, katışıksızdır, saftır, ayıklanması gereken bir şey yoktur.

Sıradan kadının çekiciliği, suyunun derin olmasında değil, o suyun çok derinden gelmesi ve yeryüzüne arzuyla çıkmasındandır.

Erkekler, sıradan kadınların çok sıradan olduğuna inanır.

Halbuki kadınlık dünyasının en meçhul ve karanlık bölgesidir orası.

Eğer sıradan kadınlarla biraz daha yakından ilgilenirseniz, sonunda kaçınılmaz olarak şu cümleyi mırıldanırsınız:

"Hangi sıradan kadın sıradandır ki..." Ama bu gerçeği öğrenmek bazen çok pahalıya mal olabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nice Aşk Yitirdim Ben, Yitirmenin Ne Olduğunu Biliyorum

DOSTLUĞUN ÖLÇÜSÜ